Son yıllarda, Türkiye'de bazı mahallelerde doğuştan gelen işitme ve konuşma engelleri oldukça yaygın hale geldi. Bu durum, yalnızca tıbbi bir sorun olmanın ötesinde, sosyal ve psikolojik birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Özellikle, çeşitli nedenlerden dolayı sağır ve dilsiz bireylerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde, yeni doğan bebeklerin çoğunun engelli doğması, hem aileleri hem de toplum için büyük bir endişe kaynağı haline geldi. Bu makalede, Türkiye'deki bazı mahallelerde ortaya çıkan bu durumu, etkilerini ve çözüm yollarını ele alacağız.
Bu mahallelerde, yeni doğan çocukların işitme ve konuşma kaybı yaşamasının ardında yatan birçok sebep var. Genetik faktörler, çevresel etmenler ve sosyoekonomik durum, bu durumun artışındaki başlıca sebepler arasında. Türkiye'de, genetik hastalıkların yaygınlığı, özellikle akraba evlilikleriyle tetiklendiği biliniyor. Akraba evliliklerinin sık olduğu bölgelerde, bazı genetik hastalıklar daha sık görülmeye başlıyor. İşitme ve konuşma engellerinin de genetik faktörlere bağlı olarak sıklıkla meydana geldiği biliniyor. Bu nedenle, belirli bölgelerde doğuştan engelli çocuk doğumu oranlarının artmasının önüne geçmek için genetik danışmanlık hizmetlerinin artırılması önem taşıyor.
Diğer yandan, çevresel etmenler de bu durumu etkileyen bir diğer sebeptir. Sanayileşmenin etkisiyle özellikle hava kirliliği ve maruz kalınan toksik maddeler, hamile kadınların sağlığını olumsuz etkileyerek bebeklerin sağlığını tehdit ediyor. Bunun yanı sıra, gebelik döneminde yeterli sağlık hizmeti alınmaması, aşılamanın yapılmaması ve uygun beslenme koşullarının sağlanamaması da bebeklerin sağlığını doğrudan etkileyen faktörler arasında yer alıyor. Bu gibi durumlar, sağlıklı bir doğumun önünde engel teşkil ediyor ve doğuştan engelli bebek sayısının artmasına neden oluyor.
Engelli doğan çocukların sayısının artması, mahalle sakinleri arasında büyük bir endişe yaratıyor. Aileler, çocuklarının sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için mücadele ediyor. Ancak sosyoekonomik yapı ve yetersiz sağlık hizmetleri, ailelerin bu mücadelede karşılaştığı en büyük engeller arasında bulunuyor. Çocuklarının tedavi edilebilmesi için yüksek maliyetli sağlık hizmetlerine ulaşamayan birçok aile, çaresizlik içinde kalıyor.
Bu durumu tersine çevirebilmek için hem yerel yönetimlerin hem de hükümetin atması gereken önemli adımlar bulunuyor. Öncelikle, bu tür mahallelerde sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve erişilebilir hale getirilmesi büyük önem taşıyor. Ailelerin, çocuklarına erken teşhis koyabilmesi için düzenli sağlık kontrollerinin yapılması, eğitim ve farkındalık programlarının düzenlenmesi gerekiyor. Bu noktada sağlık uzmanlarının ve sosyal hizmetlerin devreye girmesi, toplumda oluşan bilinçsizliği ortadan kaldıracaktır.
Sonuç olarak, Türkiye'deki sağır ve dilsiz bireylerin yüksek oranda bulunması, toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Doğuştan engelli bebek sayısının artması, aileler üzerinde büyük bir yük oluşturmasının yanı sıra, toplumun genel sağlığını da tehdit etmektedir. Genetik etmenlerin ve çevresel koşulların kontrol altına alınması, sağlıklı nesiller yetiştirme çabasının en önemli parçasıdır. Bu doğrultuda, mahallenin sürdürülebilir bir geleceğe sahip olabilmesi için, devletin ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışması ve çözüm önerileri geliştirmesi hayati önem taşıyor.